6 Şubat 2009 Cuma

NAMAZ AYNADIR

NAMAZ AYNADIR
Namaz; insanın, dünya Surecinde hangi hayat şeklini, tercih ettiğini gösterir. Çünkü namaz kılan bir insan, namazı ile âlemlerin Rabbi'ne teslim olduğunu anlatır. Namaz, tüm çerçevesi ile tamamen bunu ifade eder. Niyeti, kıblesi, kıyamı, rükûsu, secdesi, sözü, özü... Her ayrıntıda biat, tasdik ve itaat vardır. Teslimiyet biatı, iman tasdiki, hayat itaati gösterir. Namaz, tüm bunların özetidir. Her insanın namazı, o insanın hayatını yansıtır. Namazdan anladığı ne ise, o insanın hayat felsefesi de odur. O insanın hayat felsefesi ne ise, namazı da odur. Ama önemli bir nokta var. Mademki namaz Allah'ımızın emri, namaza bakış açımız da Allah'ımızın dediği gibi olmalıdır. Öyle gelişigüzel algılama yoluna giremeyiz. Bakınız Rabbimiz namazı nasıl algılamamız gerektiğini ayeti kerimeler de şöyle buyuruyor.
Mearic Suresi/31–35 " … Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir. Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir. Onlar namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir. İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir." Demek ki namaz kılan bir insan hayatı böyle algılaması gerekiyor. Namazı dosdoğru kıl demedeki hikmette bu olmalı… Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (as) "namaz, dinin direğidir. Kim onu ayakta tutarsa, dinini ayakta tutmuş olur. Kim onu terk ederse, dinini yıkmış olur." Diyor. Dinimizi ayakta tutmanın yolu, namaz kılmak, ama dosdoğru bir namaz kılmaktır. Mearic ve diğer Sureler üzerinde yoğunlaşarak iman ve hayat üzere bir namaz… Bazen namaz kıldıkları halde, kaybedenler de var. Çünkü onlar namazı sadece şekil olarak varsaymışlar. Nisa Suresi/142 "Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı pek az anarlar." Bunlar, düşünceleri imana göre olmayan
insanların namazıdır. Dolayısıyla bu insanların bu havası namazlarına da aksediyor. Hayatlarındaki temel prensipleri Allah'a göre düzenlemeyen insanların namazı da nifak üzere… Başka bir ayette de şöyle buyruluyor. Tevbe Suresi/54 "onların infaklarının kabul edilmesini engelleyen şey (onların) Allah'ı ve Resulünü tanımamaları, namaza ancak isteksizce (üşene üşene) gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken (istemeye istemeye) infak etmeleridir. Hayatlarını Allah'a göre yorumlayan insanlar ise, inandıkları gibi yaşadıkları üzere namazlarını kılarlar, namazları da bunun göstergesi olur. Müminin Suresi/1–5 " müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki namazlarında derin saygı içindedirler. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş şeylerden yüz çevirirler. …"
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) " insanların hırsızlık bakımından en kötüsü namazından çalanlardır." Diyor. Çevresindekiler "bir insan namazından nasıl hırsızlık yapar." dediler. Resulullah(sas) "Namazın rükû ve secdesini tam yapmamak suretiyle." diye cevap verir. Öncelikle rükû ve secde ne manaya geliyor. Bunu düşünmemiz gerekir. Rükû ve secde özet manasıyla Allah'ımıza eğilmek, O'nun her dediğini kabul etmek ve bu emirlere göre yaşamaya söz vermektir. Bir insan Allah'a verdiği sözünde durmuyorsa saatlerce rükû ve secdeden başını hiç kaldırmasa ne olacak? Rükû ve secdesi bir anlam taşımaz. İnsanı diğer canlılardan ayıran tek fark, iradesidir. Bir insan iradesini, Rabbinin iradesine bağlamıyorsa, o insanı Allah'a bağlayan nedir? İnsan iman ile başını eğerek, secdeye vararak Allah'a iradesini bağladığını, O'na göre düşüneceğini, yaşayacağını göstermeli... Hayatı ile de sözünün arkasında olduğunu ispatlamalı. O halde namaz kılmayanlar ne sembolik olarak, ne de pratik olarak bu kararı göstermiş olmazlar. Namaz, ilahi kararlar üzerine kurulmasının yanı sıra, şekilden de kurtarılmalı. Örneğin namazda saf saf durmak önemli... Öyle ki omuzlar birbirine değmeli… Neden? Bunun altında mümin kardeşliği ve işbirliği olmasın. Yürekler hep aynı şekilde çarparken, tek tek veya ayrı ayrı namaz kılmak niye... Ya da İslam kardeşliği suiistimal edilerek namazda omuz omuza değmenin anlamı nedir? Başka bir örnek verelim. Namazlarda ön saflarda durmak daha efdal. Neden? Kim önce gelirse o, öne geçecek. Amaç Allah'ımızın davetine en hızlı bir şekilde icabeti göstermektir. Diyelim hızla namaz pozisyonuna geçiyoruz. Allah'ımızın diğer emirlerine de hızla icabet ediyorsak, demek ki namazdaki mesajı anlamışız demektir. İkinci önemli noktada namazların şekilden kurtarılması olmalıdır. Böylece bizler namazları diriltirken, namazlar da bizleri diriltecek. Artık namazlar olumlu değişimlere lokomotif olacak. Namazlarımızın farkında olursak, namaz sırasında verdiğimiz ahitleri hatırlamış olacağız. Artık hayatın aktif öznesi olacağız. Namaz, bizi isyana sürükleyecek her türlü kötülüklerden alıkoyacak. Ve bize emanet edilen halifelik bilincine ulaşmış olacağız. Ankebut Suresi/45 " (Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor."
Ankebut Suresi/2–3 "İnsanlar, "İnandık" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir. Namazları zinde tutabilmek için kendimizi denetlemeliyiz. Örneğin, hiç düşündünüz mü? Farz namazların yanında fazladan namaz kılmaya neden teşvik ediliyoruz. Gece veya gündüz çok çeşitli nafile namazlar var. Neden bu kadar çok rükû ve secdeye çağrılıyoruz. Bunun altında birçok hikmetlerin yanı sıra şu var sanırım. Çok secdeler, çok rükûlar ve çok kıyamlar bizi bize çağırır. Kendimize çok telkinler vererek dikkatimizi yaratılış amacımıza, ahitlerimize ve kimliğimize çekmek ister. Biliyoruz ki çok hatırlatma insanı uyanık tutar. Dikkatimizin dağılmasını engeller. O halde bizde bu fırsatları kaçırmayalım. Bilincinde olarak namazlarımızı artıralım. Ölümün bir gerçek olduğunu unutmadan, her namazımız sanki son namazımızmış gibi kılar isek de, sanırım kendimizde ruhsal hareketliliği sağlamış oluruz. İnsanların donuk namaz kılmasının en önemli sebeplerinden birisi de duruşlarını ve söylediklerinin ne manaya geldiklerini bilmemeleridir. O halde kendimize bir plan yapalım. Öncelikle Rabbimizin namaz ile ilgili buyurduğu ayetleri bir toplayalım. Bakalım Rabbimiz namaz üzerinde hangi konulara değinmiş. Bu ayetlerde ne gibi mesajlar var. İkincisi peygamberimiz nasıl namaz kılıyormuş. Onun tavsiyeleri nelerdir? Üçüncüsü namaz ile ilgili kaç kitap okuduk. O kitaplar da ne güzel çalışmalar derlenmiş. Bilincimizi uyandıracak ne güzel örneklemeler vardır, kim bilir, değil mi? Dördüncüsü lütfen Müslümanlarla bağımızı koparmayalım. Onlardan bize gelecek pozitif enerjileri kaçırmayalım. Unutmayalım, ancak inananlar, insanların günah işlemesini istemezler. Bu yüzden bize sadece iyiliği tavsiye ederler. Düşünsenize inananlardan başka kim bizim günahımızı umursuyor?




• Günde 40 rek'at namaz kılıyoruz. Bu 40 rek'atın 17'si farz, 3'ü vâcib, 20'si sünnettir.• Bir senede 14.600 rek'at namaz kılıyoruz.
• Ramazan'da 600 rek'at teravih namazı kılıyoruz.
• Toplam bir yılda 15.200 rek'at namaz kılmış oluyoruz
.• Akşam namazından sonra kılınan evvabin namazı, kuşluk vaktinde kılınan duha namazı, gece kılınan teheccüd namazı gibi nâfile namazlar 15.200 rek'at sayısı dışındadır. Namaz kılan bir mü'min bir günlük namazında neyi ne kadar zikrediyor; hiç düşündünüz mü Gelin orta lama bir rakam çıkaralım: Namaz kılan bir mü'min bir günde en az
– 40 def'a Besmele çekiyor.
– 40 def'a Fatiha sûresini okuyor.
– 80 def'a Rabb'imizin er-Rahman ismini söylüyor.
– 80 def'a er-Rahim ismini söylüyor.
– 213 def'a Allah-u Ekber diyor.
– 120 def'a Sübhane Rabb'iye'l-Azim, diyor.
– 240 def'a Sübhane Rabbiye'l-Âlâ, diyor.
– 15 def'a Sübhaneke duâsını okuyor.
– 40 def'a Semi Allahu limen hamideh diyor.
– 40 def'a Rabbena ve leke'l-hamd diyor.
– 40 def'a Âmin (Ya Rabbî! Duâlarımı kabul buyur) diyor.
– 33 def'a Zamm-ı Sûre okuyor.
– 21 def'a Ettahiyyatü'yü okuyarak Peygamberimize selâm gönderiyor.
– 21 def'a Kelime-i Şehadet'i söylüyor.
– 26 def'a omuzundaki meleklere ve yanlarındaki Müslümanlara Selâm veriyor.
– 13 def'a Allahümme ente's-Selâmü ve Minke's-Sel âmu Tebârekte ya Zelcelâli ve'l-ikrâm, diyor.
– 13 def'a Rabbenâ Âtina, duâsını okuyor.
– 13 def'a Rabbenâğfirli, duâsını okuyor.
– 15 def'a Allahümme Salli selâvatını okuyor.
– 15 def'a Allahümme bârik selavatını okuyor.
– 15 def'a Euzübillâhimineşşeytânirrâcîym diyerek şeytanın şerrinden Allah'a sığınıyor. Bu zikrettiklerimiz sâdece namazın içinde okunanlardır. Namazdan önce ve sonra okunanlar ve tesbihatlar bu rakamların dışındadır. 60 yıl yaşayıp da kulluğunun gereklerini yerine getiren bir mü'minin yaptıklarını ve söylediklerini bu kadar yıl hesabıyla hesaplayın bakalım, ne çıkacak karşınıza.
Rabbim namazı dosdoğru kılanlardan eylesin...

netten alıntıdır...

5 yorum:

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

Sevgili Hüseyin, Zaman zaman yazılarına raslıyorum nette, güzelsin hoşsun. ama kendini bu kadar ahiret işlerine kaptırmış olman beni çok üzüyor, aslında öyle olmadığını çok iyi biliyorum, ama bu dünyada "açsak, yorgunsak, al kan içindeysek eğer,hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak senin bu uhrevi işlerden kafanı kaldırıp etrafına bi bakmanı öneririm, din sayesinde insanların sömürülmesine onların kullanması gereken kaynakların ellerinden alınmasına katkıda bulunuyorsun, "belki de farkında olmadan" sana nazım hikmet in "akrep gibisin kardeşim" şiirini on defa okumanı tavsiye ediyorum, lütfen beni kırma olur mu.. sevgiler..

Laedri dedi ki...

Çok teşekkür ederim samimi uyarıların için. Üzülme ben huzurluyum, önemli olan huzur değil mi? hem daima ahiret için çalıştığım yok az bile çalışıyorum varacağımız yer orası değil mi? İki tane yol vardır biri hak yolu diğeri şeytan, ya hakka teslim olup onun çizdiği yoldan gidersin yada şeytanın üflediği yoldan, başka yol yok. Nazım hikmet'in o şiirini okudum, herkes kendi penceresinden baktığı için, bende diyorum "bir karanlık içindesin akrep gibi" kardeşim. hem referans olarak önder olarak nazım hikmeti mi yoksa hz. Peygamberimizi(a.s) mi kabul edeceğiz, ben kıyas bile edemiyorum mümkün değil. sen rahat ol ben böyle huzurluyum önemli olan şu kısa dünyada huzurlu olmak değil mi? bende senin için üzülüyorum.
çünkü oraya vardığımız zaman geri dönüşü olmayan yere pişmanlık fayda etmiyecek. sen benim nasıl biri olduğumu bilemezsin tanımıyorsun beni, sadece zannediyorsun, ama yanılıyorsun. eziliyorsak al kan içindeysek bu nasıl müslümanların suçu olur, ezen kapitalist emperyalist güçler değil mi? ahireti düşünmeyenlerin suçu değil mi? bunu kafasını kaldırıp görmesi gereken sen misin ben mi? Sen dinimizi insanlara bakarak değerlendirme al Kur-an'ı oku, hz.Peygamberimizin (a.s) hayatını sünnetini oku. eğer orda zulmetmek ezmek sömürmek varsa banada göster.

Unknown dedi ki...

Sevgili Hüseyin;
Seni aşırı derecede ahiret işine kaptırmış olarak görenler olduğunu görüyorum ve bu yorumları anlamakta önceleri çok zorlandım.Fakat çevremdeki insanları tanıdıkça, hayatın gerçeklerini gördükçe "makak" rumuzlu ve benzeri düşüncedeki arkadaşlarada hak verdim.
Allah cc tek yaratıcı ve yarattıkları içinde nasıl bir hayat sürmeleri konusunda tek kanun koyucudur.Yani, bazılarının ahiret işi olarak gördüklerinin tamamı aslında Dünya işidir.
Namaz, sevgi,kardeşlik,dostluk,muhabbet,kardeşlik,ahlak... bunları ahiret işleri görenler, dünyada bu değerlerden yoksun yaşamaktadırlar.halbuki yaşam yeri burasıdır, sermaye biriktirme yeri burasıdır. Harcama ve keyif sürme yeri ahirettir.
Allah cc Talep eden herkese doğruları görme, hakkı bulma penceresini açsın inşaallah.
ALLAH cc daim etsin..kolay gelsin..
selam ve dua ile.
Bursevi