6 Ağustos 2008 Çarşamba

ÜSTAD NECİP FAZIL'IN GENÇLİGE HİTABESİ

GENÇLİĞE HİTABE
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik..."Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!"
şuurunda bir gençlik...Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır...
Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...İkincisi üç asır...
Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet.. Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında
"belhümadal - hayvandan aşağı"
dediği cücetaklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü ?... Son yarım asır!..
İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle,
madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında
ebedi helake mahkumiyet...
İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören...
Bunları,yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık,
çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür
diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi...
Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni
bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle
bütün "dikey"leri "ya tay" hale getirecek bir çığlık kopararak
"mukaddes emaneti ne yaptınız?"
diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin,
kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik... Halka değil, Hakka inanan,
meclisinin duvarında "Hakimiyet Hakkındır"
düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan
ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...Emekçiye "Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar
sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın.!
Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla,
kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan
daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta
başı boş bırakılamazsın!" diyecek... Kapitaliste ise "Allah buyruğunu ve Resul emrini
kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça
serbest nefes bile alamazsın!" ihtarını edecek...Kökü ezelde ve dalıi ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine,
diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan
ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa
çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı,
Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı
adamında bulduğunu sandığı şeyi,
o mübarek oluş sırrını,her sistem ve mez hebe ortada
ne kadar illet varsa devasının
ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin,
İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna,
İslâm âlemine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek bir gençlik... "Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan
fert fert "ben varım!" cevabını verici,
her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!"
fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik... Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi
cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette usule,
stratejiye uygun bir gençlik...Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta,
ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin;
ve gerçek kahramanlık madeniyle sahtesini ayırdetmekte
kuyumcu ustası bir gençlik... Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü,
yalancı ders kitabı,dema gog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı,takma diş fabrikası,
fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi,
temeli yıkık ailesi, hasılı kendisini yetiştirecek
bütün cemiyet müesseselerinden
aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek,
kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar
nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı
içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik... Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa,
gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini
beğenmeyecek, onlara "siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş
marka müslümanlarısınız !
Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden
hiçbiri başımıza gelmezdi!" diyecek ve gerçek
müslümanlığın "na sıl" ını ve "ne idüğü" nü
her haliyle gösterecek bir gençlik... Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu ,
hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezâyı bütün yıldızlariyle
manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak,
ve O'ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak
tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur
farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir genç lik...İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum.
Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemime
ciğerîmden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve
zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında,
uykusuz,su suz, ekmeksiz,başımı secdeye mıhlayıp bir ömür
Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken,
Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da
gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!
Allahın selâmı üzerine oIsun... Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!..
Necip Fazıl KISAKÜREK




Dedim ki; Çok Yalnızım…



Dedim: Çok yalnızım.

Dedin: ... فَإِنِّي قَرِيبٌ Ben ki sana çok yakınım. Bakara–186
Dedim: Evet biliyorum sen bana yakınsın ama ben senden uzağım, keşke ben de sana yakın olabilseydim.
Dedin: وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَ دُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ Rabbini sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Araf–205
Dedim: Buda senin yardımını ister
Dedin: أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ ALLAH'IN sizi bağışlamasını istemez misiniz? Nur–22
Dedim: Tabii ki, beni affetmeni çok isterim.
Dedin: وَاسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ (Öyleyse)Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tövbe edin. Gerçekten benim rabbim, esirgeyendir, sevendir. Hud–90
Dedim: Çok günahkârım, bu kadar günahla ben ne yaparım? Dedin:أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ ALLAH'IN, kullarının tövbesini kabul edeceğini… Ve ALLAH'IN tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâlâ bilmezler mi? Tevbe–104 Dedim: Defalarca tövbe edip tövbemi bozdum, artık yüzüm kalmadı.
Dedin: اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ (2) غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِِ ALLAH aziz ve bilendir, o günahları bağışlayan ve kullarının tövbesini kabul edendir. Ğafir-2/3
Dedim: Bunca günahım var,hangisinin tövbesini yapayım?!Dedin: إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًاALLAH bütün günahları bağışlayandır. Zümer–53
Dedim: Yani yine gelsem yine beni bağışlar mısın?
Dedin: وَ مَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ ALLAH' tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur. Ali İmran–135
Dedim: Ne kadar güzelsin ALLAH'IM! Bilmiyorum bu sözlerin karşısında niçin böylesine içim içime sığmıyor ve erimeye başlıyorum, seni çok seviyorum.
Dedin: إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَ يُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ Şüphesiz ki ALLAH tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.
Birden 'İlahım ve Rabbim benim senden başka kimim var' dedim. Sen de أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ 'ALLAH kuluna yetmez mi?' (Zümer–36) dedin.
Dedim: Sen ki beni bu kadar çok seviyorsun ve bana karşı bu kadar iyisin ben ne yapabilirim?
Dedin: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا (41) وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (42) هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا Ey inananlar! ALLAH'I çokça zikredin. Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. ALLAH, müminlere karşı çok merhametlidir. Ahzap–41/43. Kendi kendime dedim: ALLAH'IM seni çok seviyorum.